Dünya hayatı cehennem azabından daha mı çetin acaba diye düşünmeden edemiyor insan bazı zamanlarda…
Bazen kendinizi işe yaramaz, boş, çökmüş hissedersiniz, kimsenin sizi anlamadığı zamanlar olur, sonra bir ikilemde kalırsınız , acaba hata yapan ben miyim ? Yoksa muhatabım mı ? Ya hatalı bensem ve karşımdakini incittiysem ? Ama o da beni anlamaya hiç çalışmadı ki diye bir de kendinizi avutursunuz. İçinizde bir şeylerin biriktiğini hissedersiniz. Bu birikintiyi bir şekilde dışarı atmak ister insan. Ya daha çok sinirlenir , ya da ağlar. Belki her ikside. Bir şekilde içinde tutamaz bu birikintiyi.
Kendini haksızlğa uğramış, cevapsız sorular sorarken bulur insan kendini. Haklılık veya haksızlık nedir? Kim , neye göre belirler?
Bazen de diline gelen onca şeyi söyleyemez. Söylemek istemez. Belki üşendiğinden belki öğrenilmiş bir çaresizlikten, belki allaha bırakmasından, kadere inancı ve tevekkülünden, belki bir şeyi değiştirmeyeceğini bildiğinden, belki kendini tanımadığından ve vereceği cevabın kendisinden mi olduğunun yoksa bir başkasından mı öğrendiğinden, belki de içinde tutmak istiyordur bu enerjiyi ve başka bir yerde harcamak istiyordur.
Hayatın acısı çok tatlısı çok az. Yaşamaya değer olduğumuz için bu dünyadayız. O zaman bu hayatı yaşanmaya değer kılmalıyız. Bir şeyler , kayda değer bir şeyler yapmalıyız.
Ey melekler siz insanın yükünü bilir misiniz? Allah’a sormuştunuz,biz varken neden onu yarattın diye ? İşte sebebini şimdi daha iyi biliyorum. İnsan olmanın tarifleneceği başka bir tamlama veya kelimeler bulamıyorum. İnsan olmak , insan olmaktır. Bunu insan olan bilir. İnsan olmayan anlayamaz. İnsan olmayı ne kadar tariflersek tarifleyelim, anlayamaz.
Sabır, tevekkül, inanç, iyilik, dürüstlük, çalışkanlık, idrak ve daha birçok kutsal şey … Bunlardan vazgeçmeden yaşamaya devam etmeliyiz.
Vesselam.
Salih Khoja.
Leave a Reply