Sancı odasında yeni aile üyemizin aramıza katılmasını beklerken beklenmedik bir şey oldu. Annenin karnına takılmış NST cihazlarından, bebeğimizin kalp etışlarını ölçen cihaz 100 sınırının altına inmişti…
Bizimle ilgili olan hemşireler bu rakamın 100’ün altına indiği görüldüğünde kendilerine haber verilmesini istemişlerdi. O yüzden gözüm hep cihazın gösterge kısmındaydı.
Cihazda iki tane rakam vardı. Eşimin karnında da iki farklı ölçme aparatı. Eşimin kalbine yakın olan aparat, eşimin çektiği sancı derecesini ölçerken, ikincisi , rahme yakın olanı ise bebeğimizin kalp atışlarını gösteriyordu.
Sancı göstergesi bir artıyor bir azalıyordu , kalp etışı göstergesi ise 130 seviyesindeydi genelde. Bebek yer değiştirdiğinde duruyor, sonra tekrar 130 seviyelerinde seyrediyordu.
Sancı odasında geçirdiğimiz 2 saatin sonrasında hemşireler suni sancı serumunu eşimin damarlarından vücuduna aktarmaya başlamışlardı.
Suni sancı sonrasında eşimin sancısını gösteren değerde artışlar oluyordu. Bu sancılar sürekli değil kesik kesik , arada giren sancılardı.
Tam bu sıralarda eşim kalbinde bir daralma hissetti. Bir süre sonra da bebek karnı bir kaç defa tekmeledi.
Sonrasında bebeğin kalp atışını gösteren değerin 100’ün altında olduğunu gözlemledim ve hemşireyi çağırdım. Hemşire göstergeye baktıktan sonra kendinden emin bir şekilde , eşimin karnındaki aparatın kaymış olabileceğini söyledi ve aparatı eşimin karnında dolaştırmaya başladı. Fakat rakam hâlâ 100 sınırının altındaydı.
Hemşire sandığı gibi olmadığını fark edince hemen telefonuna sarılıp doktoru çağırdı. Doktorumuz Duygu Işıl Gencer sanki oradaymış gibi hemen geldi odaya. Doktor da aynı hemşirenin dediği gibi aparatın kaydığını düşündü ve aparatı eşimin karnının farklı noktalarında dolaştırmaya başladı. Olmadığını görünce ” Bana hemen bir ultrason cihazı getirin” dedi oradakilere.
Bu sözünden sonra Doktorun bir karar verme sürecine girdiğini sezmiştim. Çocuğumuuzn hayatını borçlu olduğumuz bir karar…
Ultrason cihazını istedikten 10 sn. sonra herkesi ayağa kaldırarak “sezeryan’a alıyoruz, çabuk ! çabuk! çabuk!” diyerek eşimin yatağını sürüklemeye başladı.
Bu sırada eşim çok korktuğunu haykırıyordu. Gerçekten de korkutucuydu ve insanın aklına öyle şeyler geliyordu ki.
Bende yatağı doktor ve hemşireler ile birlikte sürüklemeye başladım. Ameliyathaneye giden hasta asansörüne bindirdik. Bu sırada doktorun ameliyatın -3. katta olacağını söylediğini duydum. Asansör dolduğundan dolayı ben onlarla inemedim ama herkesin kullandığı asansörleri kullanarak -3. kata indim.
Bu katta sizi karşılayan 2 kapı ve bir adet sandalye den başka hiçbirşey yoktu. 2 kapıda otomatik açılan kapılardandı ama içeriye sadece personel girebiliyordu. Orada dualar okuyarak beklemeye başladım.
Bazen kapı açılıyor bende içriye bakabiliyordum. Bu anlardan birinde , bizimle ilgilenen hemşireyi gördüm, o da uzaktan beni gördü ve ” bebek ve anne iyi ” dedi.
Aradan geçen yarım saat benim için çok uzun sürmüştü. Hemşireden bebeğin ve annenin iyi olduğu haberini aldıktan sonra rahatladım çok şükür.
Bebeğin kıyafetlerini ameliyathaneye götürürken doktor ile asansörlerde karşılaştık ve bebeğin kakasını yaptığını söyledi. Sonra da ikisinin de iyi oldukları haberini bir de ondan almış oldum.
Allahıma ne kadar şükür etsem az. Tarifi zor bir duygu gerçekten. Benim tarafta sorumluluk duygusu ağır basıyor. Allah hayırlı evlat yetiştirebilmeyi bize nasip etsin.
Leave a Reply